Yrd. Doç. Dr. Mehmet KILDIROĞLU
Ardahan Üniversitesi İnsani Bilimler
ve Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
Öğretim Üyesi Kırgızistan-Türkiye
Manas Üniversitesi
Misafir Öğretim Üyesi
KIPÇAKLARIN ANADOLU’DAKİ İZLERİ
Kıpçaklar Türk halkları içinde önemli bir yere sahiptir. Bugün tarih sahnesinde bir devletleri olmamasına rağmen dil bakımından Türk halkları üzerinde büyük etkileri vardır. İki büyük Türk lehçesinden birisi Kıpçak lehçesidir. Bugünkü Türk halklarının önemli bir kısmı Kıpçak lehçesinde konuşmaktadırlar. Anadolu’da çoğunlukla Oğuz boyları yerleşmiştir. Ancak bu başka boyların Anadolu’yu mekân tutmadığı anlamına gelmez. Tarihin değişik dönemlerinde doğudan (Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan üzerinden) üzerinden, batıdan (Balkanlardan) ve güneyden (Mısır, Suriye üzerinden) Kıpçak boy ve oymakları Anadolu’ya gelmişler ve bazı bölgeleri mekân tutmuşlardır. Bildirimizde Kıpçakların Anadolu’ya gelişleri ilk yerleşim yerleri, bugünkü izleri hakkında tarihi kaynaklardan, yer adaları ve etnik adlardan yola çıkılarak bilgi verilecektir.
Anahtar Kelimeler: Kuman, Kıpçak, Çortan, Kubasar, Balta, Kongur, Ciğe, Durut, Uzun
Kıpçaklar Türk toplulukları içinde önemli bir yere sahiptir. Türk toplulukları genelde iki lehçede konuşurlar, bunlardan biri Oğuz Türkçesi diğeri de Kıpçak Türkçesidir. Kuzeyde ve Orta Asya’da yaşayan Türk topluluklarının büyük çoğunluğu Kıpçak Türkçesi konuşmaktadır. Türk halkları üzerinde bu kadar etkili olmalarına rağmen bugün belli bir cografyayı vatan edinmiş bir Kıpçak grubundan bahsedilemez. Tarihte de Mısır Memluk Devleti, Delhi Türk Sultanlığı, Gürcistan ve Doğu Anadolu’nun bir bölümünde kurulmuş Kıpçak Atabekler Hükümeti[1] dışında bir devlete sahip olamamışlardır. Fakat hemen hemen bütün Türk boyları içinde Kıpçakları görmek mümkündür. Kıpçakların eski dönemlere ait tarihleri karanlıktır. Çünkü onlardan ne Yenisey ne Orhun Yazıtları ne de Çin kaynakları bahseder. Kıpçaklarla ilgili malumatlar IX-XI. yüzyıllarda hâkimiyet kurmuş olan Kimekler hakkında verilen bilgilerde yer almaktadır(20;21). O bilgilerde Kimeklerin batıdaki bir kolu olarak zikredilirler. Kimekler de tıpkı Kıpçaklar gibi Çin kaynaklarında ve Yazıtlarda geçmez. Onlarla ilgili ilk somut kaynak İbn Hurdadbih’in eseridir(24, 268; 34, 365). Ancak Rus âlimi S.G. Klyaştorny Uygurlara ait Şine Usu Yazıtındaki bir ifadeden (17,79-80) yola çıkarak Göktürkler zamanındaki Sir Tarduşların Kıpçaklar olduğunu iddia eder. Bununla birlikte Sir Tarduşların yok olduklarına dair Çin kaynaklarında yer alan bilgi bu görüşü zayıflatmaktadır (27, 111,140-141). A.N. Berştam da onların Çin kaynaklarında Hunlar tarafından hâkimiyet altına alındıkları kaydedilen Kyueşeler olduğunu ileri sürer (6, 154). M.Ö. 336 yılına ait Gürcü kroniğinde Buntürki ve Kıpçaklar birlikte zikredilirler (9,33). Aynı devirde Pliny Kıpçakların bölgede yaşadıklarına dair bilgi vermektedir. Makedonyalı İskender’in zamanına ait bilgilerde de Derbent Kuman Geçidi olarak kaydedilmiştir. Gene bu dönemde Merv’in kuzeyinde bulunan Kafkas Dağlarında Kuman adlı bir halkın yaşadığı zikredilmiştir (22, 359-373). Bu bilgilerden başka o dönemde Kuman ve Kıpçaklarla ilgili kayıt yoktur. Kısacası Kıpçakların IX. asırdan önceki durumları ile ilgili bilgiler tartışmalıdır, bu konuda net bir bilgi şu ana kadar elde edilememiştir. Onlarla ilgili bir başka bilinmez ise Kıpçak/Kuman meselesidir. Kıpçaklar son zamanlara kadar Kumanlarla aynı halk olarak sanılıyordu. Değerli Hocamız Prof. Dr. Kumekov’un çalışmalarıyla Kuman ve Kıpçak etnik gruplarının ayrı olduğunu öğrenmiş olduk (22, 62-75; 4,39-55). Ayrıca onları başka milletler dış görünüşlerine göre kendi dillerindeki sözlerle tanımlamışlardır. Mesela: Ruslar Polovets, Bizanslılar Koman/Kuman, Almanlar Walven, Ermeniler Khardes, Arap ve Farslar Kıfçak, Hıfçak gibi. Bizim bildirimizin konusu ise Anadolu’ya gelen Kıpçaklar veya Anadolu’da onlara ait izlerdir.
Anadolu’ya hem Kuman hem de Kıpçak boy ve oymakları gelmişlerdir. Ancak onların boy ve oymaklarının hangisine ait olduğunu ayırt etmek son derece güçtür. O dönemin kaynakları onları hem Kuman olarak hem de Kıpçak olarak tasvir ediyorlar. Kuman ve Kıpçakların bugünkü Anadolu topraklarına geliş güzergâhı Gürcistan, Balkanlar üzerinden Kıpçakların ise Mısır ve İran üzerindendir. Kumanlar Gürcistan’a Kafkasya üzerinden gelmiştir. 1118 yılında 45.000 ailelik bir Kuman kitlesinin Gürcü Kralının hizmetine girdiği ve 1118–1124 yılları arasında Kuman Hanı Atrak zamanında Ardahan, Göle, Oltu, Tortum, Şavşat, Ardanuç, Yusufeli bölgelerine yerleştikleri bilinmektedir. Kumanların Gürcülerle kurdukları akrabalık ilişkileri Gürcistan başta olmak üzere Azerbaycan, Ermenistan, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’deki siyasi yapıyı değiştirmiştir (28,120). Bölgeye Kıpçak göçü sonraki zamanlarda da devam etmiştir. Gürcistan, Doğu Anadolu ve Doğu Karadeniz’e ikinci büyük göç Kuman başbuğu Sevinç’in idaresinde yapılmıştır. Latinlerin Bizans’ı işgal ettiği dönemde Kumanların büyük bir kitlesi aileleriyle birlikte Trabzon civarında askeri bakımdan önemli yerlere yerleştiler. Bu göç hareketi yerleştirme politikası Anadolu’nun batı taraflarına kadar yayıldı. Mesela, Bafra bölgesindeki Kumanos ve civar köyler Kumanlar tarafından kurulmuştur. Kuman göçü Batı Karadeniz’de bulunan Kastamonu ilinin ilçesi Tosya ve çevresine kadar yayılmıştır. Bugün Tosya’da Ciğe adlı bir köyle Cığa soyadını taşıyan bir aile bulunmaktadır. Bu Ciğe ve Cığa’nın Kuman boylarından birisi olduğu sanılmaktadır (7,36, 143-144). Bunlardan anlaşılıyor ki Kumanlar Artvin’den Kastamonu’ya kadar Karadeniz bölgesinin önemli bir kısmına ve az sayıda olmak üzere İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Ege bölgesine yerleşmişlerdir. Anadolu’nun değişik yerlerinde Kuman adlı kasaba ve köyler vardır. Mesela: Diyarbakır Silvan’da Goman(Kuman) köyü, Tunceli’nin Mazgirt ilçesinin Koman/Kuman köyü, Siirt’in Garzan ilçesinde Comanı/Kuman köyü, Ordu’nun Ulubey ilçesinde Kumanlar köyü, Bartın Merkez İlçede, Kayseri Pınarbaşında, Osmaniye Bahçe’de, Sivaz Yıldızeli gibi yerleşim birimleri ve Kahraman Maraş’ın Göksun ilçesi yakınındaki Koman Dağı Kuman adını taşımaktadır. Sivas’ın Hafik, Doğanşar İlçelerinde ve Hakkarinin Sıvın kasabasının da birer Kıpçak adlı köyü bulunmaktadır. Malatya’nın Pötürge İlçesinin bir köyünün adı da Kimek’tir (25, 237, 242, 376). Ayrıca Trabzon ve çevresinde değerli araştırmacı Mehmet Bilgin’in tespit ettiği Kumanlarla ilgili şu yer adları bulunmaktadır: Aşağı Kumanit (şimdi Aşağıçavuşlu/Sürmene), Yukarı Kumanit (şimdi Yukarıçavuşlu/Sürmene), Kumanit (şimdi Kumludere/Of) (7, 172, 187; 1,130), Kumanondoz Mahallesi(12,375)/Yaylası (Tonya Kalınçam köyü güney doğusunda), Komana Deresi (Vakfıkebir’in doğusunda), Komandere Vamenli (şimdi Ortaköy/Vakfıkebir), Komandere Raşî (şimdi Rıdvanlı/Vakfıkebir), Komandere Kadahor (şimdi Akköy/Vakfıkebir), Komandere Habel (şimdi Açıkalan/Vakfıkebir), Kumanovacık Yaylası (Espiye), Kumanyurdu Yaylası (Tirebolu), Koman Deresi/Alucra Koman Tepesi ve Koman Köyü(12, 374).
Kıpçakların adı da Anadolu’da birçok yerleşim yerinde yaşatılmaktadır: Adana, Aksaray, Akşehir, Ankara, Aydın, Sivrihisar, Yozgat, Çankırı (Kıvçak), Çorum, Bursa, Afyon, Karaman, Kadirli, Kalecik (Kıvcak) Kayseri, Kırşehir, Konya, Kütahya, Maraş, Manisa, Sivas, Tekirdağ illerinde Kıpçak adı yer adı olarak muhafaza edilmiştir.
Kastamonu ve çevresinde çok sayıda Kıpçak boy ve kişi adına rastlanmaktadır: Tay Boga, Aday, Alperi (Elböri), Bugay/Buğay, Bucuray/Bucuru/Bucura, Bulağu, Bolağu, Bolaçu, Canbay, Çoray, Derenay, Dolay, Munay, Manay, Somay, Somatay, Semetey, Daday/Tatay, İt-oğlu, Kapaklı, Oraklu, Taraklı, Kara-berk, Kay-apa, Kıpçak/Kıfçak, Köçet/Küçet/Göçet, Mamu, Mama, Saru Boğa, Taman, Targılca ve Targıllu, Taysı, Uran/Oran/Ören(33, 106-115).
Yukarıda zikredilen Kay-apa adı Rus yıllıklarında Kayaepiçi biçiminde yer almaktadır. Kayapa adı Edirne bölgesinde de yer adı olarak tespit edilmiştir. Saru Boga ismi de Kıpçak çevresinde yoğun olarak kullanılmaktadır. Saru, Kırgız boyları arasında yer almaktadır. Aynı zamanda Isık-Göl’ün kuzeyinde bir yerleşim biriminin adı Saru’dur. Saru veya Sarı Kıpçakların diğer bir adıdır. Çünkü Mervezi ve Gerdizi’nin eserlerinde bu ad Şarı biçiminde geçmiştir.
Kimekler ve Kıpçaklar alanında değerli çalışmaları olan Hocamız Sayın Prof. Dr. Bolat Kumekov onların boyları hakkında Arap ve Fars kaynaklarında yer alan bilgileri ortaya çıkarmıştır (21). Bu boylardan özellikle Batı Deşt-i Kıpçak boylarının izlerini Anadolu coğrafyasında görmek mümkündür.
Bunlardan Curtan (Çorton, Krg./ Şortan, Kazak./ Djurtan Arb./ Çortan) boyu Altay Türklerinden başlayarak Kazak, Kırgız, Başkurt, Macar(2,11-20, 133-142)[2] halklarının içinde de yer almakla birlikte Gürcistan üzerinden Anadolu’ya kadar gelmiştir. Bugün bile bu boya mensup kişiler Gürcistan’da bulunmaktalar. Gürcistan’da kalan Çortanlar Hristiyanlık dininde kalmışlar, Anadolu topraklarına geçenler ise Müslüman olmuşlardır. Bunlardan bir grubun da mübadele yıllarında Yunanistan’a göç ettikleri bilinmektedir. Çortan/Çoron/Cordon boy adı Anadolu’da bazı yer adlarında da muhafaza edilmiştir. Erzurum’un en eski mahallelerinden birisinin adı Çortan’dır. Artvin’in Arhavi ilçesinde Cordan köyü, Cordan Yaylaları, Cordan deresi Çaykara Dağönü köyü Cordanlı Mahallesi, Gümüşhane Yağmurdere Bucağı Güngören Köyü Cordan tarlalarının(7, 173) isimleri Cordan boyunun izlerini taşır. Cordan boyunun sözü edilen yerlere sahip olduğunu veya buralarda yaşadıklarını gösterir. Tapu Tahrir Defterlerinde Yusufeli-Demirkent (Erkinis) Bucağında Osmanlı fethi öncesi Cortan/Yortan Beğ’e ait mülklerden söz edilmekte ve bunların Tımar sahiplerine gelir olarak verildiği kaydedilmektedir(7,143). Batı Karadeniz’de Çortan/Cordan boyu Yortan biçiminde Kastamonu ve çevresinde boy ve yer adı olarak da bulunmaktadır (33,202)[3].
Trabzon ve Rize çevresinde Gürcistan Kumanlarının lideri olan ve Tamara zamanında Genelkurmay başkanlığı yapmış olan Kubasar’ın boyunun yaşadıkları yerlerle onlara ait mülk isimleri de mevcuttur. Kubasar Beyin torunları İkizdere’ye bağlı Cimil başta olmak üzere Pazar, Çamlıhemşin, Rize ve Sürmene’nin Cimilit köyünde yaşayanlar ve Osmanlı döneminde de tımar ve nüfuz sahibi oldukları bilinen Kumbasaroğullarıdır. Ayrıca Gümüşhane’nin Yağmurdere kasabasına bağlı Buğalı veya Boğalı köyünde bulunan Kubasar Tepesi de bu sülalenin bıraktığı yadigârlardandır. Bugün de Kubasar ailesi Kumbasar olarak bilinmekte ve bölgenin köklü ailelerinden biridir. Sürmenenin Yağmurlu / Cimilit köyünde bir mahallenin adı da Kumbasar Mahallesidir. Bu mahallenin sakinleri 2-3 yüzyıl önce İkizdere ilçesine bağlı Cimil köyünden gelmişlerdir (7, 163,173).
Kongur veya Konguroğlu boyu da Kumanların Doğu, Batı Kuman ve Kıpçakları içinde çok yaygın olarak bulunmaktadır. Kongur’a Altaylarda Kazaklarda, Kırgızlarda, Özbek ve Türkmenler içinde rastlanmaktadır. Kongur etnik adı yer adı olarak da oldukça geniş bir coğrafyada yayılmıştır. Kongur ya da Konguroğulları ismini taşıyan aileler Trabzon’un doğusunda denize dökülen Değirmenderesi koyağında bulunmaktadır(7, 144). Erzurum’un Hınıs İlçesinin bir köyü Kongur adını taşımaktadır. Kongur adına Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da rastlanmaktadır.
Bulgarların önemli sülalelerinden olan Şişman[4]’a da Doğu Karadeniz’deki Kuman boyları arasında rastlanmaktadır. Şişman Bulgar hanlarından birinin adıdır. Bugünkü Bulgarların içinde de bu etnik ada rastlamak mümkündür. XV ve XVI. Asırlara ait Trabzon bölgesi Osmanlı Tahrir defterlerinden Başbakanlık Osmanlı Arşivi Tapu Tahrir 52 numarada bulunan 1515/16 tarihli Trabzon Sancağı Mufassal Tapu Tahrir Defterinde yer alan kayıtlarda Sürmene nahiyesine bağlı Zavli köyünde 9 hanenin Kuman olduğu belirtilmiştir(7,166,169). Bunlardan biri Şişman’dır. Şişmanoğulları ise Rize’den Samsun’a kadar geniş bir sahada yayılmışlardır(7, 175).
Kumanların Batı Deşt-i Kıpçak’taki tespit edilen boylarından bir diğerinin adı Durut/Türüt/Türütoğlu’dur(7,141-142)[5]. An-Nuveyri(30,540-541) ve İbn Haldun eserlerinde Türüt’ü Durut biçiminde zikrederler. Hatta İbn Haldun Durutların Türklerden Tatarların Moğollardan geldiğini kaydeder(29,451,542). Durut boyu mensuplarına da özellikle Trabzon’un doğusundaki Değirmendere koytağında rastlanmaktadır. Rus yıllıklarında yer alan Durut-aba etnik adı da bu Türüt/Durut’la ilgilidir(23,382).
Balta etnik adı da Doğu ve Batı Deşt-i Kıpçak boyları arasında bulunmaktadır. Bu boyun mensuplarına Kazak, Kırgız, Başkurt, Özbek ve Türkmen boy ve oymakları arasında rastlamak mümkündür. Doğu Karadeniz bölgesinde Balta adlı sülale ve yer adları da vardır(7, 178). Sivas’ın Şarkışla İlçesinde bir köyün adı Balta’dır.
Artvin’in Zeytinlik Bucağına bağlı köylerde Terteroğlu aile adı vardır. Bunlar Kuman Beyi Terter’den ismini almışlardır(7, 176-177).
Sarallar da bölgede yaygın olarak bulunan bir başka Kuman oymağıdır. Bölgede genellikle Artvin, Rize ve Trabzon illerinde yerleşmişlerdir. Günümüzde Of ilçe merkezi, Solaklı deresi koyağında ve Sürmene ilçesinde Saral adını taşıyan çok sayıda aile yaşamaktadır. Saral sözünün Sarı etnik adından geldiği görülmektedir. Sarılar bilindiği gibi başta Altay, Kırgız, Kazak, Türkmen, Başkurt boyları olmak üzere hemen hemen bütün Türk boyları arasında bulunan bir boydur. Mehmet Bilgin bu sözü Sarı + el / il> Sarı’nın İli> Sarıali’nin il’i biçiminde anlamlandırmıştır. Bize göre de böyle olmalıdır. Ardeşen / Işıklı Ortaalan köyü halkının tamamı Saral ailesinin mensuplarından oluşmaktadır. Artvin Zeytinlik Bucağı Yukarı Maden (Yukarı Hod) köyünün güney doğusunda da Saralet mezrası, Manisa Gördes’de de Sarallar köyü vardır (8,16,28).
Doğu Karadeniz bölgesinde Kuman boylarından ismini alan bir yerleşim yeri de Borçka ‘dır. Borçka ismini bir Kuman boyu olan Borçoğlu (Macar kaynaklarında Borçsol, Rus kaynaklarında Burceviçi) den almaktadır(7.177). Ortaçağ Arap kaynaklarında An-Nuveyri’nin eserinde Burcoğlı(30,540-541) biçiminde bu boyun adı yer almaktadır. Burç aynı zamanda bugünkü Kazak boyları arasında da bulunmaktadır. Borçka da Kuman yerleşim yerlerindendir.
Kuman adı ve Kumanlarla ilgili yer ve su adlarına Karadeniz’in büyük bir kesiminde rastlamak mümkündür. Özellikle Tranbzon ve Rize çevresi ile Giresun, Ordu ve Samsun’da Kuman adı yaygındır.
Dağıstan, Yukarı-Kür Çıldır ve Çoruk boylarında adına rastlanan Kuman oymaklarından biride Kumar ya da Komar oymağıdır. Bölgede bulunan Komarit (Komarlar anlamında, şimdi Barış köyü / Of), Komara (şimdi Yalıncak köyü / Trabzon) köy isimleri bu oymağın bir kolunun da Trabzon bölgesinde yerleşmiş olduğunu göstermektedir(7,177). Bu boya Kumar ve Kamar biçimlerinde Anadolu’nun değişik yerlerinde boy ve yer adı olarak da rastlanmaktadır.
Değerli araştırmacı Mehmet Bilgin bölgede rastlanan Kuman kökenli yer ve aile adlarını şöyle sıralamaktadır: Ayaz/Ayazoğlu, etnik adına Kırgız boyları içinde de rastlanmaktadır.
Balaban / Balabanoğlu, etnik adı ve sülale adı da Oğuzlar ve Kıpçaklar arasında yaygındır. Memluklar tarafından kurulan Delhi Türk Sultanlığının en güçlü hanlarından birisi Balaban(1266-1290)’dır. Balaban Anadolu’da Türkmen oymakları içinde oldukça yaygındır. Ancak bu Balabanların Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’da bulunanlarının Kıpçaklarla ilişkisi bulunabilir. Balaban Sivas’ın Darende ilçesinde, Edirne’de, Kırklareli’nde ve Mardin Merkez İlçeye bağlı köylerin adıdır.
Barkan, Buğa / Boğalıoğlu, Çakan, Çora, Kaba / Kabaoğlu, Kaban / Gabanlar, Kaçmaz, Kara, Karaca, Karaduman, Kepenek, Koç, Koçali/Koçalioğlu, Koçkar, Kolbas, Külünkoğlu, Tepret / Tepretoğlu, Tolun, Toruntay, Ulaş, Yulaç (7,178) gibi Kumanlarla ilgili sülale ve yer adları da Karadeniz’deki diğer isimlerdir.
Yakın dönemde Kafkaslardan Anadolu’ya göçlerle 1859 Ağusto’undan 1861 Ağustos’una kadar iki yıllık dönem içinde Kırım Tatarları ve Nogaylarla birlikte onların içinde bulunan Kıpçak boyuna mensup çok sayıda kişi gelmiştir(5,50-539)[6].
Balkanlara inen ve Bizans’a saldıran Peçenekleri Bizans’ın daveti ile yenip dağıtan Kumanların bir grubu 1094 de Edirne’ye kadar bütün Balkanları istila etmiş ve daha sonra da Bizans’la savaşmış ve Bizans’a yenilmişlerdi. Kuzeyde ise iki yüzyıl kadar yaşayan Kumanlar,1238-39 kışında Moğollara yenilmiş ve dağılmak zorunda kalmışlardır. Bu tarihlerde Balkanlara inen Kumanlar Bizans tarafından tımarlar ve askeri görevler verilerek Trakya’da, Makedonya’da ve Anadolu’da Menderes vadisinde iskân edilmişlerdi. Dağılan Kumanların bir kısmı Macaristan’a geçerken bir kısmı da ya Moğollara katılmış ya da Moğolların sürüklediği doğulu Kumanlar ve diğer Türk unsurlarına katılmıştır. Batıda Bizans, Macaristan, Bulgaristan, Romanya ve Rusya hattında önemli roller oynayan Kumanlar doğuda da Gürcistan’ın altın çağını yaşamasını temin etmiş, Trabzon Krallığında ve Mısır’a kadar uzanan sahada etkinliklerini sürdürmüştür.
Bu kavimler ard arda ve batıya doğru olan göçlerinde Doğu Avrupa da ve Balkanlarda günümüze uzanan birçok milletin oluşmasına katkıda bulunurken, Bizans ile olan mücadelelerinde Bizans tarafından çeşitli oyunlarla birbirlerine kırdırılmış yenilenlerin bakiyeleri Balkanlar da ve Anadolu da çeşitli yerler iskân edilerek Hıristiyanlaştırılmış ve askeri hizmetlerde kullanılmıştır. Moğol tehdidinin başladığı yıllarda Eflak ve Buğdan da oturan Kumanlar arsında Katolikliği yayma çalışmaları başlamış ve 1227 de Kumanların hakanı Borç ve 15.000 Kuman Hıristiyan olmuştur.
1088-1091 yılları arasındaki olaylarda Peçenekler’in; İpsala, Enez/Meriç Ağzı, Hayrabolu, Babaeski, Çorlu, Çatalca’da oldukları ya da bu civarda Bizans ile savaştıkları bilinmektedir. Bunun yanı sıra Kuman-Kıpçaklar ise Enez’de saptanabilmektedir(18, 213-258). 1189-1242 yılları arasında Kuman-Kıpçaklar’ın farklı yıllar arasında Dimetoka kalesi ve kentine, Filibe ve Edirne’ye -her biri kısa süreli de olsa- hükmettikleri görülmektedir. Yine aynı dönemde Kuman-Kıpçaklar’ın özellikle Ulahlar ve Bulgarlar’la işbirliği hâlinde Makedonya ve Trakya’ya seferler düzenleyip Çorlu ve İpsala’da Bizans’a karşı savaştıkları -hatta İstanbul surları önlerine kadar geldikleri- belirlenmiştir. O dönem kuzeyden gelen Moğollar’ın baskısıyla kaçan Kuman topluluğu, Bizans hizmetine alınmıştır. Trakya’da ve Teselya’da göçebe olarak yaşayan 10,000’lerce Kuman’ın varlığından söz edilmektedir. Hatta 1241/1242 yılında (bir kısmı Hristiyanlaştırılıp) bir bölümü Trakya ve Makedoya’ya, geri kalanlarıysa Anadolu’da Frigya Bölgesi’yle Menderes Vadisi’ne köylü olarak yerleştirilmişti. Menderes’e yerleştirilmelerinin nedeni herhâlde Selçuklular’ın Menderes Havzası’na yönelik akınlarının durdurulmasıydı ki bu formülün etkili olduğu söylenmektedir (32,13;31, 78-79;3,9,11).
Kıpçakların Kırım-Sinop yoluyla Kastamonu’ya getirilip çevreye yerleştirildiğini tarihi kaynaklar kaydetmiştir. Çobanoğullarının Kıpçak Türkleri ile olan münasebetleri de yine etnik ve ağız özellikleri açısından önemli bir yer teşkil eder. Moğolların Kırım ve bu bölgedeki Kıpçak ilini istila etmesi sonucu bölgede büyük bir karışıklık çıkmış bunun neticesinde önemli bir liman şehri olan Sudak Rusların eline geçmiştir. Selçuklu Sultanı I. Alâddin Keykubat bu durum karşısında Kırım’a yapılacak sefer için Hüsameddin Çoban Bey’i görevlendirmiştir. Deniz aşırı bir sefer olması ve Selçukluların Sinop’ta kurduğu deniz kuvvetlerinin ehemmiyetini göstermesi bakımından bu savaşın ayrı bir önemi daha vardır. Hüsameddin Çoban Bey’in büyük bir başarıyla gerçekleştirdiği bu sefer, Sudak’ın alınmasıyla bitmemiş Rus Meliki ve Kıpçak Hanını vergiye bağlanmasıyla neticelenmiştir. Hüsameddin Çoban daha sonra beraberinde kıymetli hediyeler ve Kıpçak köleleri ile önce Sinop’a oradan da Kastamonu’ya dönmüştür (36,38-39).
İşte bu gelişmeler Kastamonu ve yöresi ile Kırım’da yaşayan Kıpçakların ilişkilerinin geliştirilmiş olabileceğini gösterir. Ayrıca Kastamonu’ya hâkim Türklerin birçok ülkeyle denizcilik münasebetlerinde bulunması Evliya Çelebi’nin H.1050’de yaptığı Karadeniz gezisinde de not alınmıştır.
Zeynep Korkmaz’ın tespit etmiş olduğu Bartın ve yöresindeki Kıpçak dil unsurları ile Kastamonu’nun özellikle kıyı kesimlerindeki Kıpçakça özellikler, bölgeye Mısır ve Kırım Kıpçaklarının yerleşmiş olabileceğini göstermektedir(19).
Kıpçaklar 1250 yılında Mısır Memluk Devletini kurduktan sonra Anadolu’daki beyliklerle ilişkilere girmişler, zaman zaman beyliklerin daveti zaman zaman da kendileri Anadolu’ya girmişlerdir. Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve İç Anadolu’da Memluklar tarafından yapılan ve tamir ettirilen birçok eser bulunmaktadır. Mısır Memluk Devletinin 1517’de Osmanlı Padişahı Yavuz Sultan Selim tarafından yıkılmasından ve Halifeliğin Osmanlı’ya geçmesinden sonra Anadolu topraklarına özellikle Kilis ve çevresine Kıpçak yerleşmeleri olmuştur. Kilis’in Musabeyli İlçesinin Gündeğer Köyünün eski adı Kaman’dır(37). Kaman bilindiği gibi Kuman boylarından biridir. Hatta bazı araştırmacılara göre Kuman adının bir başka söyleniş biçimidir. Kazak, Kırgız, Özbek boyları arasında yaygındır. Beş Kaman ve Közkaman biçiminde Manas Destanında ve Kırgız boyları arasında da yer almaktadır. Anadolu’da Kırşehir ilimizin büyük ilçelerinden birinin adı da Kaman’dır. Bundan başka Kayserinin Pınarbaşı, Bartın Merkez, Osmaniye’nin Bahçe, Sivas’ın Yıldızeli ilçerinde de Kaman adlı köyler mevcuttur.
1333’te ölen Arap yazarı En-Nuveyri Kıpçakların on bir boyu arasında Kara Börklü kabilesinden bahseder. Karabörklü bilindiği gibi Karakalpak ve Karapapak adalrı ile özdeştir. Bugünkü Özbekistan’ın özerk bölgesi olan Karakalpakistan halkı bunlardır. Karapapak veya Karabörklülere Anadolu’nun özellikle Kars ve çevresi, Ağrı, Erzurum, Muş, Amasya ve Tokat’ta rastlanmaktadır. Sivas’ın Ulaşlı ilçesi Acıyurt Köyü sakinlerinin tamamı Karabörklü veya Kapapapaktır.
FAYDALANILAN ESERLER
- Albayrak H., Of ve Çaykara, C.I, İstanbul 1986.
- Arapad B., A kunok eredete”, Halasi Téka 18, Adatok Kiskunhalas történetéhez, Szerkesztette: Szakál Aurél, Kiskunhalas 1996./ Emine Yılmaz, “Kumanların Kökeni” (Çeviri), Bir, Türk Dünyası İncelemeleri 9-10, Prof. Dr. Kemal Eraslan Armağanı, İstanbul 1998.
- Ayönü Y., (Katalanların Anadolu ve Trakya’daki Faaliyetleri (1302-1311), İzmir 2009.
- Babkine A., Les Comans. Contrubution à l’histoire du Moyen Age Russe, Etudes Slaves et Est-Européennes / Slavic and East-European Studies, Vol. 17 (1972).
- Bayraktar H., Kırım Savaşı Sonrası Adana Eyaletine Yapılan Nogay Göç ve İskanları(1859-1861), Bilig Dergisi, Bahar, 2008.
- Bernştam A.N., Drevneyşiye tyurkskiye elementı v etnogeneze Sredney Azii //SE, No:6-7, 1947.
- Bilgin M., Doğu Karadeniz-Tarih,Kültür, İnsan, İstanbul 2007.
- Bilgin M., Doğu Karadeniz’de bir derebeyi ailesi, Trabzon 2006.
- Brosset M., Histoire de la Georgie I, s. 33; Chronique Georgienne, Paris 1831.
- Eröz M., Atatürk Milliyetçilik Doğu Anadolu, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayını: 24, İstanbul 1987
- Gökbel A., Kıpçak Türkleri, İstanbul 2000.
- Karslıoğlu Y., Doğu Karadeniz Tarihi: otokton halkları ve etnik yapısı, İstanbul 2009.
13.Kıldıroğlu M., IX.asrın İkinci Yarısından XV. Asra Kadar Kırgız-Kıpçak Etnosiyasi İlişkileri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Bişkek 2007.
- Kırzıoğlu F., Yukarı Kür ve Çoruk Boylarında Kıpçaklar,TTKY, Ankara 1992.
- Kırzıoğlu F., Dağistan-Aras-Dicle-Altay ve Türkistan Türk Boylarından Kürtler, TKAE, Ankara, 1984.
- Kırzıoğlu F., Ahıska-Ardahan-Artvin ve Oltu’da Hristiyan Atabekler Hükûmeti, www.bizimahıska.org
- Klyaştornıy S.G., Drevnetyurkskie plemennıe soyuzı i gosudarstva Velikoy Stepi, Sank-Peterburg 1994.
- Kommena, A., Alexiad-Anadolu’da ve Balkan Yarımada’sında İmparator Alexias Kommenos Dönemi’nin Tarihi-Malazgirt’in Sonrası, (çev. Bilge Umar), İstanbul 1996.
- Korkmaz K., Bartın ve Yöresi Ağızları, TDK Yayınları, Ankara 1994.
- Kumekov B.E., Gasudarstvo Kimekov. Alma-Ata 1972.
- Kumekov B.E., Arabskiye i persidskiye istoçniki po istorii kıpçakov. VIII-XIV.vv. nauçno-analitiçeskiy obzor. Alma-Ata 1987.
- Kumekov B. E., Kazahi i vengrı: obşçie istoriçeskie korni//Nauçnıy mir Kazahstana. Astana-Şımkent, 2008, No:1.
- Kumekov B.E., XII-XIII. Asrın Başında Deşt-i Kıpçak’taki Boy Birliklerinin Etnonimi Hakkında, (Çeviri: Mehmet Kıldıroğlu, Çıngız Samudinuulu), KTMÜ Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:1, Bişkek 2000.
- Le livre des routes et de provinces, par Ibn Khordadbeh, publié, traduit et annoté par C. Barbier de Meynard, JA, 6ͤ série t.V. 1865.
- Önder A. H., Türkiye’nin Etnik Yapısı, halkımızın kökenleri ve gerçekler, İstanbul 2008.
- Pliny, Nattural History II. Loeb Classical Library (January 1, 1942).
- Taşağıl A., Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları (M.Ö. III-M.S. X. Asır), Ankara, 2004.
- Tellioğlu İ., Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu Karadeniz’de Türkler, Trabzon 2004.
- Tiezengauzen, Sbornik matarealov, atnosyaşcihsiya k istorii Zolotoy Ordı, T. I, Spb.,1884.
- Tiesengauzen, Sbornik matarealov, atnosyaşcihsiya k istorii Zolotoy Ordı, T. II, Spb., 1887.
- Vasary, I., Kumanlar ve Tatarlar-Osmanlı Öncesi Balkanlar’da Doğulu Askerler (1185-1365), (çev. Ali Cevat Karakoyunlu), İstanbul 2008.
- Wittek P., Menteşe Beyliği, (çev. O. Ş. Gökyay), TTK Yayınları, Ankara 1999.
- Yakupoğlu, Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi, Ankara 2009.
- Yakubovskiy A., İbn-i Bibi’nin XIII. Asır Başında Anadolu Türklerinin Sudak, Polovets (Kıpçak) ve Ruslara Karşı Yaptıkları Seferin Hikâyesi (Kıpçak Sahrasında Cereyan Eden Ticari Hayattan Bazı Safhalar), Çev: İsmail Kaynak, DTCF Dergisi, XII, Ankara 1954.
- Yörükan, Y.Z., Müslüman Coğrafyacıların Gözüyle Ortaçağ’da Türkler, İstanbul, 2004.
36.Yücel Y., Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar-I, TTK Yayınları, Ankara 1991.
- Âdem Işık / Antik Kaynaklarda Karadeniz Bölgesi
• Ahmet Vefik Paşa / Lehçe-i Osmanî
• Ali Araslan / Tarih Boyunca Balkanlardan Kafkaslara Türk Dünyası Semineri, Birinci Dünya Savaşında Batum’un Statüsü
• Ali Gündüz / Hemşinliler
• Ali Tayyar Önder / Türkiyenin Etnik Yapısı
• Artvin İl Yıllığı / 1973
• Bilal N. Şimşir /
• Büyük Sovyet Ansiklopedisi, “Hemşinliler” maddesi
• Claude Cahen / Pre Otoman
• Dimitri Kitsikis / Türk Yunan İmparatorluğu
• Evliya Çelebi Seyahatnamesi
• F. U. Uspensky / Trabzon İmparatorluğu tarihinden Görüşler
• Fahir Armaoğlu / Siyasi Tarih
• Faruk Sümer / Oğuzlar
• G. Hovsepyan / Konular ve Araştırmalar
• Georges Dumezil /
• Hale Soysu / Kavimler Kapısı
• Halit Özdemir / Artvin Tarihi
• Hilmi Uran / Hatıralarım
• İ. Kayabalı – C. Arslanoğlu
• İbrahim kafesoğlu / Türk Milli Kültürü
• İkdam Gazetesi / Anavatana İlhak, 17 Ağustos 1334
• Kemal Karadenizli / Trabzon Tarihi
• Laszlo Rasony / Tarihte Türklük
• M. Adil Özer / Artvin ve Çevresi Savaşları
• M. Adil özer / Çoruh İli İle Bir Arada Bugünkü Şavşat
• M. Fahrettin kırzıoğlu / I. Selim Çağında Hopa ve Arhavi Köyleri
• M. Fahrettin Kırzıoğlu / Kıpçaklar
• M. Fahrettin Kirzioğlu / Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi
• Mehmet Bilgin / Doğukaradeniz
• Micharl T. Mecker / Karadeniz Türkleri Irksal ve Kültürel Geçmişlerine Bir bakış
• N. Berdzenişvili – S. Canaşia / Gürcistan Tarihi
• Nihat Erim / Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih
• Nimet Kurat Akdes / Peçenek Tarihi
• Osman Turan / Trabzon Tarihi
• Tatarlar Tarihçisi Hetum
• Tayip Gökbilgin / XVI. Yüzyıl Başlarında Trabzon Livası ve Doğukaradeniz Bölgesi
• Tuncer Baykara / Anadolunun tarihi Coğrafyasına Girişi
• Veysel Atacan / Hemşin Bölgesi Osmanlı Mezar Taşları
• Yurt Ansiklopedisi, Artvin Maddesi
• Yurt Ansiklopedisi, Rize Maddesi
• Zeki Velidi Togan / Sakalar
HURŞİT SARAL
Saruhanlı Kıpçaklar
Bilindiği kadarıyla, Saruhanlı Beyliği’ni kuran göçebe Türk boyları 13. yüzyılın başlarında, sınırları sonradan belirlenecek olan Manisa, Menemen, Demirci, Gördes, Gördük, Nif, Tarhaniyat, Akhisar gibi yerleşim yerlerini kapsayan bölgeyi (eski Lidya) istila ederek ele geçirmişlerdir. Bu bölge kuzeyden Karasi, doğudan Germiyan, güneyden Aydınoğlu beylikleriyle aylanmıştır (Uzunçarşılı, 1984: 1937; Sevim & Yücel, 1989; Emecen, 1989, 2001). Bölgeye ilk giren Türk konat (band: DLT) beylerinden birinin adı Alp-ağı’dır. Alp, savaşçılığı imlerken, ağı, zenginliği verir. Oğlunun adını Saruhan koymuştur; han oğlu olduğu için değil, atalarından birinin adını yadetmek için. Aslında bu adı hak etmiştir de. Nitekim circa 1305 tarihinde Almugavar tarafından zaptedilen Magnesie’yi (Schlumberg, 1924) 1313 yılında Bizans’tan geri alıp, Saruhanlı Beyliği’ni kurmuştur. Saruhan’ın Çuğa ve Ali Paşa adında iki kardeşi vardır (Sevim & Yücel).
Buraya nasıl gelinmiştir? Saruhanlıların geçmişleri neydi?
1- Yukarıda ilgili bölümde Anadolu’ya gelişlerine dair bilgilerin yer aldığı Kimeklerle ilgili tarihi kayıtlar ansızın kesilir. Ancak, demek değildir ki, federasyonun bütün üyeleri de yok olup gitmişlerdir.
Hayır. Özellikle bir kısım Kıpçak, geçmişte olduğu gibi gelecekte de hayatlarını sessizce doğu ve batı Anadolu’da Türklerle beraber devam ettireceklerdir.
2- Şimdi 11. yüzyılın sonlarına (1097) dönüp, Marvazi’yi okuyalım (Şeşen, 1975, s. 97).
Türklerin bir kısmına Kun derler. Bunlar Nestori mezhebindendir. Kitan Ham’nın meralarını ele geçireceğinden korktuklarından illerinden göç etmeye başladılar. Onları, daha kalabalık olan Kaylar izlediler ve Kunları yeni otlaklarından sürdüler. Ancak, her ikisinin önünde Şaru boyları vardı. Bunlar göçün baskısıyla Oğuzlara çullandılar. Oğuzlar da Peçeneklere…
Hemen söyleyeyim ki, bu olgu Kaşgari’nin not ettiği büyük göçten önceki Türk boylarının batıdan doğuya doğru sıralanışlarına uygundur: Kitan, Kay Basmil, Oğuz, Peçenek (DLT, I). Dikkat edilmişse iki ayrı sırada bulunan Şaru ile Basmil boyları eşleşmiştir. Ayrıca bu eşleşmeyi Marvazi de doğrulamıştır. Diyor ki:
Sancu’dan Kitan’a (Kansu) doğru yola çıkan bir yolcu on beş günlük bir mesafeden sonra, başbuğlarının adı Basmil olan Şaru öbeklerine rastlar (Kljasthornyj & Sultanov, 2003).
Ruslar, Saru/Şaru boylarına polotovsky derler. Latince pallidi, Almanca valani, Ermenice hartaş’dır. On üçüncü yüzyıl Kıpçak- Oğuz Türkçesinde ise şaru’dur (kayısı gibi). (Golden, 2000). Sözün kısası Basmiller açık renklidir.
3- Barthold (1977, s. 296), 1030 yıllarında Kıpçakların alt-boyları olan Küçet ve Çuğraklarla (Köprülü, 1944) birlikte Harzem’de görüldüklerini söyler. Altmış yıl sonra Kıpçaklar (ki Rubrouck onları Kumanlarla bir tutar: 1985), Kitan göç dalgalarının savurduğu Basmil boylarıyla beraber artık Ponto-Hazar’dadır (1055). Ruslar bunlara “Yaban Kumanlar” derler. Yaban Kumanlar asleniki oğuş tarafından yönetilir: Ölberli ve Toksuoba. Ölberliler Moğol asıllıdır (Golden, op cit) Toksuoba ise Dokuzoba ya da Tuxhsoba olmalıdır. Ölberli oğuşunun başında ünlü Bönek/Bönjek/Böcek/Benek vardır. Dokuzobalıların başında ise Şaruhan oğullarından üç kişi var: biri Böcek, biri Taz, öbürü Sevinç. Taz’ın sonradan Türkmenleşmiş bir boy adı olduğunu biliyoruz (Sümer, 1980: Ekteki listeler). Şaruhan küçük oğlu Etrek (et renkli, pembe-beyaz anlamına gelir), oğlu Könçek, kızı Gürcistan Kralının karısı Bahram Duxth’dur vs.
4- 1118 tarihinde Selçuklu-Oğuz saldırılarından yılan Gürcü Kralı David IV. Agmaşenebeli, damadı Etrek’e, kendine bağlı Kıpçak konatlarım yanına alarak Gürcistan’a gelmesini teklif etti. Amacı orduya dayalı güçlü bir devlet kurmaktı. Gelenler hem soylu, hem savaşçı, hem de kendi dünürleriydi. Gürcüler güneydoğudaki Oğuz tehdidini ileri sürerek Kafkas derbentlerinin koruyucuları olan As’ları ikna edip Kıpçakların Kafkasya’dan geçişlerini sağladılar. Gelenler kırk bin savaşçıydı. Aileleri ile birlikte iki yüz, iki yüz elli bin kişi olmalıydılar. Bir kısmı Hıristiyandı.
Şaruhan’ın oğlu Etrek’in Kafkasya’da ikamet tarihi, Rus-Kıpçak-Kuman düşmanlığının başlangıç günlerine dek sürer (1150). Bu tarihten sonra Etrek yurduna döner. Akıbeti belli değildir. Oğullarından Könçek hapse atılmış, kardeşi Eltut öldürülmüştür (Golden, 2003). Onunla olan, kalabalık bir Kıpçak topluluğunun bir bölümü Ani, Erzurum, Çıldır’da yerleşmişler, bir kısım öbekler de Kür ve Çoruh ırmakları dolayları ile Dağ Eli denilen yaylalarda savaşçı-göçebe hayatlarını sürdürmüşlerdir (Kırzıoğlu, 1992; Bilgin, 2000).
5- Yeni Kıpçak denilen göçe gelince (Golden, ibid): Gürcistan’da 13. yüzyılın ortalarına kadar süren hanedan kavgaları siyasal istikrarı ancak soyluların Kuzey Kafkasya’dan Yeni Kıpçak ve As savaşçılarını yardıma çağırmalarıyla son buldu. Bu Kıpçaklar arasında iki kişi önemlidir: Biri Kraliçe Tamar’ı tutan yaşlı ordu komutanı Kubasar, öteki soyluların tarafında olan Kutlu Arslan’dır. Her ikisi de bundan böyle, Kıpçakların gittikçe siyasete katıldıklarını ve yerleşik düzene geçme niyetinde olduklarım gösterir. Ancak, Gürcüler Moğol istilası sırasında Kıpçaklar’dan Moğollara karşı direnmelerini isteyince, bir kısmı bu görevi karşılıksız yapmayacaklarını, ancak kendilerine bir yurt verildiği takdirde savaşacaklarını bildirmişlerdi. Bu durum Gürcülerle Kıpçakların arasını açmış, Çanları yanlarına alan Kıpçaklar Gence halkının daveti üzerine bu yöreye gelip yerleşmişlerdir (Galtsyan, 2005 s. 41). Bir kısım Kıpçak ise Moğol tehlikesini karşılamak üzere (Spuler, 1957, s. 485) soydaşları Harzemşahlara yardıma koşmuştur (1220). Bu tarih, Deşt-i Kıpçak’dan yardım için gönderilen Alp Kara emrindeki Kıpçak Uran alt-boyunun Harzem’e geliş tarihiyle çakışır (Kafesoğlu, 1956 s. 94).
6- Cengiz Han’ın Çin seferinden önce Ortadoğu’daki savaş ateşini yakmaya niyetli olduğu anlaşılıyor. Mazereti, İran’a doğru kaçan Harzemşah Celaleddin’i yakalamaktır. Han, bu seferin başına Cebe Noyan ile Oğlu Sübetay Noyan’ı atar. Emirlerinde 25.000 süvari vardır. Ordu hızlı bir yürüyüşle Hazar’ın güneyinden dolanır (1221). Bu tarihte Gürcülerin Kralı III. Giorgi’dir. Yanına Kıpçak Türklerini almış, büyük bir gururla Azerbaycan, Ermeniye, Erran, Şirvan ve Mugan illeri üzerinde hüküm sürmektedir (Ata Malik Juvaini, 1977; Grousset, 1982, p. 307). Giorgi, buna güvenerek bütün komşu askerlerini kubratmıştır. Alanlar (Aslar), Ermeniler, Sarırlar (Çerkezler gibi Kafkas halkları), Lazlar, Çanlar, Sıvanlar, Aphazalar, Süryaniler ve Rumlar birleşerek büyük bir ordu kurdular. Bu arada, Kıpçakların başbuğu Kotan, dünürü olan Rus Mstislava’ya ulak göndererek Moğol saldırganına karşı askeri destek istedi. Oysa savaş başlamıştı bile. Bir aralık, tepeden savaş meydanına bakan Sübetay, sallanan tuğlar arasındaki Kıpçak tuğunu gördü. Hemen onlara haberci göndererek bir zamanlar babası Cengiz Han’ın onlara yaptığı iyiliği hatırlattı ve çarpışmadan çekilmelerini istedi. Kıpçaklar nankör değildi, o anda 20.000 Kıpçak atlısı muharebe meydanını terk etti. Zaten Rus kuvvetleri de geç kalmışlardı. Savaş Moğolların utkusuyla bitti (1225).
7a- İbn Bibi, Sultan İzzeddin ile asi kardeşi Rükneddin Kılıç Arslan arasındaki Afyon Karahisar yakınlarında bulunan Düz Ağaç mevkiinde yapılan savaşta (circa 1254) Sultanın, apar topar Arap, Kürt, Yiva, Gence ve Kıpçak halklarından asker devşirdiğini yazar (1996, s. 140-141). Öte yandan, Bizans İmparatoru Vatatsez’in aşağı yukarı aynı tarihte, sayıları 10.000’den fazla Kuman’ı (Kıpçak’ı) Trakya’dan kaldırıp Menderes Vadisi’ne yerleştirdiğini biliyoruz (Wittek, 1944, s. 13). Her iki belge de, o dönemde Anadolu’da hatırı sayılır bir Kıpçak nüfusunun yaşadığını berkitir. Ayrıca şunu da ekleyeyim: Gürcistan savaşında Moğolların yirmi bin Kıpçak atlısının (aileleri ile birlikte yüz bin kişi eder) çarpışmalardan çekilmesini istemesi üzerine oradan uzaklaşan, Gürcüler bakımından vefasız sayılan Kıpçak konatları nereye gidebilir? Sanırım, önce Sultan İzzeddin’in kişisel emrine girerler (circa 1254). Sonra da Bizans İmparatoru Vatatsez’in aynı tarihte Trakya’dan alıp getirdiği boydaşlan on bin Kuman’ın (Kıpçak) yerleştiği Menderes Vadisi’ne göçerler (Afyon ile Denizli iki komşu ildir). Bence Şaruhan Beyliği’nin ilk halkı Türkmen boylarını hiç unutmadan, işte bu Kıpçaklardır. Zaten, bu iddia harita üzerinde de gösterilebilir.
Şimdi, Afyon Karahisar’ın kuzeyindeki şu yer adlarına bakalım: Kumartaş (Kuman), Eski Eymir (İmi > Emir < Eymür), Eylet, Tatar-mutat (Tatar soyu). Ayrıca Bayındır (Şaruhan ve Aydın dolayı). Bu boylar içinde Kuman/Kıpçak, Eylet, Eymür, Tatar ve Bayundur boylarının hepsi Kimek federasyonundandır. Nitekim Hududa’l-Alam (1982) ya da Gardizi (1982) bu boyları teker teker saymıştır.
7b- Mamafih, Kıpçakların Menderes Vadisi’ne geçmelerini sağlayan olaylar onlardan bağımsızca gelişmiş olabilir. Bu konuyu irdelemek için önce Menderes Vadisi’nin 13. yüzyılın ortalarındaki (1240-1256) iktisadi ve siyasi durumuna bakmalıyız. Bilindiği gibi, 1206 yılında Latin başatlığından bezen Bizans, Konstantinopolis’ten vazgeçmemek kaydıyla, İznik’te Laskaris devletini kurdu. Sultan Keyhüsrev onu hemen tamdı. Böylece, bir süre için hem Selçuklular Bizans’ı unutup, ülkenin doğusunu çatırdatan iç sorunlarina döndüler, hem de Bizans Türkleri unutup, Ege’de Latinlerin çevirdikleri dolapları durdurmaya çalıştılar. Bu yumuşamadan yararlanmasını bilen bir kişi vardı. Küçük Asya’nın ünlü Rum askeri soylularından olan Comnenus sülalesinden Alexis, bu gevşemeyi fırsat bilerek Trabzon Comnenus Devleti’ni kurdu (1204). Selçuklular, bu oluşuma ses etmediler. Böylece, Konya ile İznik barışmış oldu. Bu süreç, her iki toplumda radikal değişmelere yol açtı. Özellikle, Rum soyluları arasında Türkleşme eğilimleri artıyordu (Vryonis, 1986). Bunlardan biri, kendisi de önemli bir Commeneai olan Emir Comnenus Maurozomes’dir (Bayram, 2003 s. 132- 140). Mehmet Bey diye de anılır. Hem Gıyaseddin Keyhüsrev’in kaynatasıdır, hem Alexis’in akrabasıdır. Ayrıca, Denizli ve Honas uçbeyidir. Ve bundan dolayı, Menderes Vadisi denize kadar ona dirlik olarak verilmiştir. Koca bir pronoia olan bu topraklarda sırtını bir yandan Selçuklu sultanına, öte yandan Trabzon krallığına dayamış olan Maurozomes’in bu topraklarda “reaya” bulmak gibi herhangi bir sorunu olamazdı. Zira köylü-savaşçı yaratmak üzere bölgeye getirilip yerleştirilen on bin Kuman gibi, iki kardeş savaşından sonra Düzağaç’da serbest kalan Kıpçakları da zorla ya da iyilikle Menderes Vadisi’ne getirmiş olmalıdır.
8- Aşağıdaki çizelge 2’de Ponto-Hazar (sütun-I) ve Kafkas-Çoruh (sütun II) Kıpçakçasından derlenen boy ve bey adlarına ait örnekler, dipnot 6’da belirtilen 15. yüzyıl ve sonrası Saruhanlı Beyliği ile ilgili Osmanlı belgelerinde bulunan bey ve boy adlarıyla eşleştirilince ortaya çıkan sonuç (sütun-III) sevindiricidir. Burada, handiyse tıpatıp bir benzeyiş söz konusudur. Aşağıdaki çizelgeden şu sonucu çıkarabilir miyiz? “Ponto-Hazar ve Kafkas-Çoruh bölgelerinden derlenen Kıpçakça örnekler, Ege-Saruhanlı ilindeki örneklerle eşleştiğinden bir zamanlar bu topraklarda, sayısına bakmaksızın, güçlü bir Kıpçak topluluğunun yaşamış olduğu anlaşılıyor”. Bu iddianın doğruluğu onun çürütülmesine kadar geçerlidir.
9- 15. yüzyıl Şaruhan belgeleri o dönemde yaşayan halkın içinde, hem Harzem, hem de Cungarya kökenlilerin bulunduğunu ima ediyor. Metinlerde dört kez Harzem köyü ve ekinliği geçmektedir. Sanırım, bunlar Moğol istilası önünde oradan kaçan göçmenlerdir (Germiyanlar gibi). Belgelerde zikredilen Cungarya adı ise üç tanedir: Cungarya Cemaati, Congara ve Congarili. Yukarıda verdiğim iğerilmiş (adduced) belgelere göre ben, özellikle Cungarya’dan gelenlerin Kıpçaklarla birlikte buralara göç ettiklerini sanıyorum. Yukarıda da söylediğim gibi bunlar arasında Basmiller olabilir. Bu konuyu şöyle kapatmak istiyorum:
10- İbn Bibi, Selçukname’sini (1996, cilt I. s. 430) 1233-1234 tarihinde yazdı. Bu kitabın 430. sayfasında Sultan Alaaddin Keykubat’ın Moğolların yenilgisine uğramış Kırhan, Bereket, Yılan Boğa, Can Birdi, Şaruhan, Küçlühan gibi Harzemli emirleri hizmetine aldığı yazılıdır. Sultan her birine birer ıkta vermiş, onları onurlandırmıştı. Aralarında tek istisna Saruhan’dır. O unutulmuşa benzer, adı bir daha anılmaz. Çünkü Kıpçakların atası Şaruhan çoktan ölmüş, îbn Bibi sayesinde sanal olarak yeniden yaratılmıştır.
Anlattığımız tarih sadece Saruhanlı uruğuna aittir. Ancak, şunu da göz ardı edemeyiz: 12. yüzyıldan itibaren Anadolu yoğun bir Oğuz/Türkmen istilasına uğramıştır. Sümer’in verdiği bilgiler çerçevesinde (1967) Şaruhan ili de bu göçlerden nasibini almıştır. Bölge, ne çapta olduğunu bilmediğimiz Kayı, Bayat, Avşar, Salgur, Karkın, Kınık, Bayundur, Eymür ve hele Ala Yundlu alt-boylarının ya da kesillerinin köy ve ekinlik yerleşmelerine açılmıştır. Oğuz boylarının Lidya bölgesine yığılmaları buralarda yurt tutmuş olan Kıpçak nüfusunun erimesine önayak olmuştur.
Sütun I Sütun II Sütun III
Şaruhanlu Kıpçak Saruhanlı
Ponto-Hazar Kafkas-Çoruh Kıpçak
Çan Çan Çan(sa)
Sir(çan) – Sir(AIİ)
Tokuzoba Tokuzoğul Dokuzlar
Çuğrat Çoğra Çuğa
Beğlik Beylik Belik
Böcek – Böcek
Sevinç Sevinç Sevinç
Kubasar Kubasar –
Terteroba Terteroba –
Burçoğlu Burçoğlu –
Sabır Sabir –
Kasar Kasar Kasar
– Kapaklı Kapaklı
Ulga – Ulganlı
Temürçü Demirci Demirci
– Otar Otamış(Ödemiş)
Bahram – Bahram
– Tarkanlar Tarkaniyat
Balaban Balaban Balaban
Yağmurlar Yağmurlu
Kuman Kuman Kumarlar
Salar Salar –
Terek – Terek(Kumuk)
Sığır – Sığur
Yund57 – Yund
Gürgen Gürgen –
– Çaparlı Çaparlar
Durut Durut Durut
– Yortan Yortan
Bilindiği gibi Türle diller içinde at’a Yund diyen tek toplum Anadolu Türkleri ve Kıpçaklar’dır. Bu eski kelime hâlâ Yund Dağı ve Yundiyan Mezrası olarak Manisa’da yaşamaktadır. (Bakınız: Clauson, 1972; Eren, 1999; Toparlı, 1983). Ayrıca, Anadolu’ya gelen Oğuz Alayundlu tirelerinin dördünün Saruhan’da, ikisinin Canik’de yerleştiklerini biliyoruz (Sümer, 1980). Her iki bölge bir zamanlar Kıpçaklar’ın mekân tuttukları yerlerdir.
11- Tarihler, 13. yüzyılın sonuna doğru Selçuklu-Bizans pax’ına rağmen, Burdur-Honas-Menderes bölgesinde bazı kıpırdamaların başladığına işaret ediyor: Oğuz boyları, Kıpçak muhacirleri, Türk uçbeyleri (Karaman, Aydın, Menteşe), Rum toprak ağaları ve çeteleri, ara sıra yöreye uğrayan Bizans birlikleri ve Moğol kolluk güçleri, ayrıca da, Müslüman ve Hıristiyan din adamları, hepsi birden aralarındaki it dalaşını sürdürerek varolmak için didişiyorlardı. Rum çeteleri arasından biri vardı ki, hem Türklerin hem de Rumların katında saygı ve sevgi görüyordu. O eski bir Bizans subayı idi, istifa etmiş eşkıyalığa sıvanmıştı. Adına Alexius Philanthroponus, yani iyiliksever Alexius derlerdi. Zenginlerden haracını alır, Türk ve Rum ayırmaksızın gasp ettiği ulcayı fakir köylülere üleştirirdi. Sanırım, Saruhan’ın babası Alp-ağı böyle bir ortamda yetişti. Tıpkı Ertuğrul’un oğlu Osman Bey gibi.
Kaynakça
Kitap: Sekiz Türk Boyu Üzerine Bazı Gözlemler
Yazar: Sencer Divitçioğlu
ATABEKLER
Kaynak:Yunus ZEYREK
Kıpçaklar ve Atabek Hükûmeti:
Kıpçaklar, 1068’de Rus knezlerinin müttefik kuvvetlerini yenerek güney Rusya sahasına yerleştiler. 1080’lerde Balkaş gölünden Tuna nehrine kadar uzanan topraklara Kıpçak Eli/Komania deniliyordu.
Kıpçakların bir kısmı Kırım’da yerleşirken diğer bir kısmı da daha güneye, Kafkaslara doğru indiler. Kıpçak Eli’nde daha sonraları Altunordu devleti kurulmuştur.
Gürcü Kralı II. David, Selçuklulara ve İranlılara karşı savaşacak ordusu olmadığından, Kıpçak Türklerini ülkesine davet etti (1118-1120). Azak Denizi doğusu ve Kafkaslar kuzeyinden gelen 45.000 Kıpçak ailesi, Çoruh-Kür ırmakları boylarına yerleştiler ve güçlü bir ordu kurdular.[11] Gürcistan, bu ordu sayesinde canlandı hatta Tiflis’i Selçuklulardan geri alarak topraklarını Erzurum yakınlarına kadar genişletti.
Zamanla Gürcistan’da Kıpçak/Kuman unsuru arttı. Bu topraklara yerleşen ve Gürcülerle din birliği bulunan Kıpçak Türkleri, devletin ordu, siyaset ve maliyesinde çok etkili konuma geldiler. Zamanla güçlenen Kıpçak Atabekleri, 1267 yılında Tiflis’e baş kaldırarak bağımsızlık mücadelesi verdiler. Onların bu faaliyeti İlhanlı Hükümdarı Abaka Han tarafından da desteklendi. Bugün Posof’ta kalıntıları bulunan Cak/Caksu kalesi onların hatırasıdır.
Atabek Ailesinin siyasî faaliyetlerinden Gürcü kaynakları bahsetmektedir: Gürcistan’a gelen Moğollara karşı savaşmak üzere 1266 tarihinde Tiflis’e giden Kıpçak Beyi Caklı Sargis, Gürcü Kralı David tarafından tutuklandı. İlhanlı Kağanı Abaka Han, David’den Sargis Beyi serbest bırakıp kendi yanına göndermesini istedi. Sargis Bey, Abaka Hana, artık Gürcü yönetiminde yaşayamayacaklarını ve bağımsız olmak istediklerini bildirdi. Böylece Abaka Hanın desteğini alan Atabek ailesi, Gürcistan’dan ayrı bir hükûmet oldu.[12]
Ahıska Atabekleri hükûmet olduktan sonra Osmanlı Devleti ile iyi münasebetler kurmuşlardır. 1500/1516 yıllarında Artvin, Ardahan, Ahıska Beyi olan Kıpçak Atabeki Mirza Çabuk, 1508’de Trabzon Sancak Beyi Şehzade Yavuz Selim’e kendi askeriyle öncülük etmiş; Batı Gürcistan’ın Osmanlı’ya itaatini sağlamıştır. 1514’te Çaldıran Seferi’nde de Osmanlı ordusuna sefer sırasında, sürülerle etlik koyun, yüzlerce yük yağ, bal ve un vererek yardımcı olmuştur. Onun bu siyaseti, Gürcü kaynakları tarafından eleştirilmektedir.
Atabek Hükûmeti, 310 yıl yaşamış, Anadolu’nun en uzun ömürlü Türk Beyliğidir.
Osmanlı fethinden sonra 1595 yılında yapılan sayım sonucu hazırlanan Ahıska Tahrir Defteri’ndeki vergi mükellefi köylü isimlerinden bölge halkının Türklüğü açıkça anlaşılmaktadır: Arslan, Ayvaz, Bayındır, Bekâr, Çabuk, Devletyar, Elaldı, Elalmaz, Emirhan, Gökçe, Kanturalı, Korkut, Murat, Nuraziz, Pirali, Şahmurat, Temür, Ülkmez, Yaralı, Yusuf…[13]
MÖ. VIII. ve VI. yüzyıllarda Kafkasların kuzeyinden güneye geçip Yukarı Kür ve Çoruh boylarına yerleşerek 300 yılında Hristiyan olan Kıpçaklara İlk Kıpçaklar; bu bölgeye XII. yüzyılda gelenlere de Son Kıpçaklar denilmektedir.[14]
Bu bilgiler, Ahıska ve çevresinin, ne kadar eski bir Türklük tarihine sahip olduğunu göstermesi bakımından fevkalâde önemlidir.
XVI. yüzyılın başlarında Ahıska Atabekleri Hükûmetinin sınırları Azgur’dan Kars, Artvin, Tortum, İspir ve Erzurum’a kadar uzanıyordu. Bugünkü halk kültüründen de anlaşılıyor ki, Ahıska Türkleri ile Posof, Ardahan, Artvin, Ardanuç, Şavşat, Yusufeli, Tortum, Narman ve Oltu halkı aynı köktendir.[15]
Bu bölgede Ortodoks-Hristiyan Kıpçak Atabeklerinden kalan dinî yapılara Gürcüler sahip çıkmakta, bölgeyi de eski toprakları olarak tanıtmaktadırlar.
ATABEKLER
Kipçakli Atabek sülâlesi, 1267 yilinda, -bugün Posof’ta bulunan- Caksu’da Kipçak Atabek Hükûmeti’ni kurarak bu bölgenin hakimi oldu Atabek Hükûmeti, 310 yil yasamis, Anadolu’nun en uzun ömürlü Türk beyligidir. 1268 yilinda Tiflis-Gürcü Kralligina karsi bagimsizlik kazanarak Ahiska, Posof, Ardahan, Oltu, Artvin ve Ardanuç çevrelerine yüzyillarca hakim olan Cakli Kipçak Atabekleri ailesinden bilinen Atabek, Beylerbeyi/Vali ve önemli devlet adamlari tarih sirasina göre söyledir:
Cakli Sargis (1268-1285):
Ilhanli Abaka Han zamaninda Tiflis’e karsi ilk bagimsizlik hareketini baslatmis ve Mesketya Atabek Hükümetini kurmustur.
- Baka (1285-1308):
Sargis’in oglu. Gürcü Krali taç giyme törenine katilmayi reddetmistir. Babasi gibi Ilhanli’ya tâbiydi.
- Sargis (1268-1285):
- Baka’nin oglu. Zamaninda ülkesinin bagimsizligi elinden alinarak Tiflise tâbi kilindi.
- Gorgora (1334-1361):
- Sargis’in oglu. Parlak V. Giorgi tarafindan 1334’te Atabek unvani verilerek Tiflis’e tâbi kilindi.
II.Baka (1361-1391):
- Gorgora’nin oglu Karakoyunlulara tâbi oldu
Ivane (1391-1444):
- Baka’nin oglu. Karakoyunlulara tâbi oldu.
Akbugra (1444-1451):
Ivane’nin oglu.Karakoyunlulara tâbiydi
- Gorgora (1451-1466):
- Baka’nin oglu. Gürcü Krali VIII. Giogri’yi maglup ederek hapse atmis, ülkesini bagimsizliga kavusturmustur.
Bahadir (1466-1475):
- Gorgora’nin oglu. Mesketya kilisesini Gürcistan katolikoslugundan ayirdi ve kilise mülklerine el koydu.
Manuçahr (1475-1487):
- Gorgora’nin oglu. Uzun Hasanin saldirilarina maruz kaldi.
III. Gorgora (1487-1498):
Akbugra’nin oglu. Zamaninda, Akkoyunlu hücümlariyla ülkede birlik kalmamisti.
- Keyhüsrev (1498-1500):
III. Gorgora’nin oglu. Iki yil ülkeyi idare etti. 53 yasinda öldu.
Mirza Çabuk (1500-1516):
Keyhüsrev’in oglu. Atabek yurdu’nda birligi sagladi. Yavuz Selim’le isbirligi yaparak Bati Gürcistan’i Osmanli’ya Ezdirdi.
- Gorgora (1516-1545):
Keyhüsrev’in oglu. Safevilere bagli olan bu Atabekin, Osmanli kuvvetleriyle Çoruh boyunda savasip Sah Ismail’e kactigini, sonra imeret Kralina tutsak duserek hapishanede öldügü belirtilmektedir.
- Keyhüsrev (1545-1573):
- Gorgora´nin oglu. Atabek olmadan Önce on yil Istanbul’da kalmistir.
- Gorgora (1573-1578):
II.Keyhüsrev’in oglu. Osmanli Fethiyle 1578’de kendisine Oltu Sancakbeyligi verildi.
- Manuçahr/Mustafa Pasa (1578-1582):
- Keyhüsrev’in oglu. Çildir Eyaletinin ilk Beylerbeyisi Mustafa Pasa. Sonra bir iftira yüzünden kaçip Safevilere sigindi. Manuçahr/Mustafa PAsanin azliyle Bagratli Ailesinden Giogri/Yusuf Sinin Pasa, 1582’de Ahiska Beylerbeyligine tayin edildi.
III. Manuçahr(1614-1625):
- Manuçahr’in oglu. Çildir-Ahiska Beylerbeyisi ve ilaveten Kars Muhafizi.
III. Baka/Sefer Pasa (1625-1652):
- Manuçahr’in oglu. Evliya Çelebî’nin ziyaretinde, Çildir Beylerbeyisi bulunan Sefer pasa’nin türbesi Ardanuç’tadir. Onun zamaninda Atabek Yurdu’nda Türklük fikri ve Islam dini Kuvvetlendi. Evliya Çelebi, Ahiska’yi ziyaretinde onunla görüstü. Ömer Pasa:
II.Keyhüsrev´in oglu. 1652’de Ahiska VAlisi olmus ve azledilmistir.
- Yusuf Pasa (1635-1647):
Sefer Pasa’nin oglu olup Çildir Beylerbeyisidir.
Rüstem Pasa (1647-1663):
Ömer Pasa’nin oglu Çildir Beylerbeyisidir. Gürcü kaynaklarinda verilen son Atabektir. Onun Beylerbeyliginde Atabek ülkesinin halki topluca müslüman olmustur. Gürcü kaynagi, “bundan sonra Müslüman olan Ahiska pasalari, Ahiska’da 1829 Rus istilasina kadar oturdular” demektedir.
[1] 1118’de Gürcü Kralı II. David’in daveti üzerine Kafkaslara gelen Kıpçaklar kendi beyleri idaresinde İlhanlılara tabi ve Bagratlılar’dan ayrı bir Ortodoks Atabekler Hükümeti kurdular. Bu hükümet Bayburt, İspir, Tortum, Livana (Yusufeli-Artvin), Oltu, Ardanuç gibi Yukarı ve Orta Çoruk boyları ile Kür boyunun Göle, Ardahan, Ahıska ve Ahılkelek ile Azgur kesimlerini içine alıyordu. ( Gökbel A., Kıpçak Türkleri, İstanbul 2000, s.311.
[2] Macarlar içinde Tuna-Tisza (Tisa) arasında yerleşmiş olan Csertán(Çertán) boyu vardır.( “A kunok eredete”, Halasi Téka 18, Adatok Kiskunhalas történetéhez, Szerkesztette: Szakál Aurél, Kiskunhalas 1996: 11-20, Emine Yılmaz, “Kumanların Kökeni” (Çeviri), Bir, Türk Dünyası İncelemeleri 9-10, Prof. Dr. Kemal Eraslan Armağanı, İstanbul 1998: 133-142.
[3] Yortan Cemaati (Tosya-Araç) Yortan Köyü (Araç-Borlu-Boyovası-Çerkeş) Yortancık Köyü (Sinop) Yortan Divanı ve Köyü (Yenice) Yortan Yaylağı (Tosya) Yortan-ı Aluç Köyü (Boyovası) Cevdet Yakupoğlu Kuzeybatı Anadolu’nun Sosyo-Ekonomik Tarihi. Ankara 2009. s.202)
[4] Bu sülale 1330-1686 yılları arasında hüküm sürmüştür.
[5] Ünlü halk müziği sanatçısı İsmail Türüt bu boydandır.
[6] Osmanlı Tahrir defterlerindeki kayıtlara göre 23 Ağustos 1859’da Kırım’dan Kıpçak kabilesinden 47 hane 183 kişi, 25 Ekim 1859’da Kıpçak kabilesinden 116 hane ve 618 kişi, 26 Ekim 1859’da Kıpçak kabilesi Hoca Ahmet oymağından 12 hane 53 kişi, 2 Şubat 1861’de gelen ilk kafilede Minkat ve Peştun kabileleri ile birlikte Kıpçak kabilesinden de 215 hane ve 1191 kişi Anadolu^ya Adana ve çevresine iskan edilmiştir.