AVRASYA DALASINDA KIPCHAKTAR ATKARGAN

Ahmet Taşağil,

Mimar Sinan Universit

 

AVRASYA DALASINDA KIPCHAKTAR ATKARGAN

TARIHI MANIZDI OKIGALAR:

(Avrasya Bozkırlarında Kıpçakların Oynadığı Tarihi Roller)

 

 

1.1  KUMAN-KIPÇAKLAR

1.1.1  Kuman Adı- Kıpçak Adı

  1. asırdaki, Doğu Avrupa’da Peçenekler ile başlayan kaynaşmada, batıya yayılmanın son halkasını Kuman-Kıpçaklar oluşturur. Kaynaklarda en çok Kuman adı ile bahsedilmesine  rağmen, birçok farklı söyleniş şekli vardır. Kumanlara Ruslar “Polovets”, Bizanslılar ve Latinler “Kumanos, Kumanon, Cumanus, Komani”, Almanlar ve diğer batılı milletler “Khartes” Macarlar “Kun”, Müslümanlar Kıpçak demişlerdir.

Kuman ve diğer bütün farklı söylenişler, genellikle, sarı-açık sarı saman rengi, sarışın gibi anlamlar ifade ederler. Bundan anlamaktayız ki, bir kısım Kumanlar gerçekten, beyaz tenli, kumral sarı saçlı idiler. Bu isim onlara diğer Türk boylarından farklı olduğu için verilmiştir. Kuman ismi 885’ten itibaren İslam ve Gürcü kaynaklarında “Kıpçak” ismi ile geçmektedir.

Kuman-Kıpçakların kökeni konusunda bir çok tartışmalar olmuş, özellikle tiplerinin, sarışın, kumral, mavi gözlü olduklarının belirtilmesi Hint-Avrupalı iddiasının ortaya atılmasına sebep olmuştur.  Buna karşılık M.Ö. 2 yy.dan itibaren 3-4 yüzyıl boyunca Tanrı Dağlarının Kuzey yamaçları ile Isık göl dolaylarında oturan Wu-sunların da Çin kaynaklarında Kumral ve mavi-yeşil gözlü olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan İslam kaynaklarında bildirildiğine göre 936 yılında Çin’de Liao (Moğol K’i-tan) adlı bir kavmin saldırıları sonucunda Kun adlı bir kavim Sarılar ülkesine çekilmiştir. Onların aslında Dokuz Oğuz boylarından biri olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca 925 yılında Kansu Uygurları arasında Kun (Huna) adlı bir boyun da yaşadığı biliniyordu. Neticede Seyhun-İrtiş arasında Oğuzlar, Tobol ve İsim çevresinde Kıpçaklar, buradan Altaylara doğru Kimekler, Isık göl etrafında ise Karluklar bulunuyordu. Daha doğu da ise Sarı Uygurlar yaşamakta ve bunlara bağlı olarak da bu civarda Kunlar varlığını sürdürüyordu.

Kunlar (Kumanlar),  Kıtanların baskısı sonucu, beraberlerinde Sarı Uygurlardan bir kitleyi de yanlarında sürükleyerek, Cungarya’dan geçip, Karluk bölgesine geldiler. Oradan da Kuzey Kıpçak sahasına doğru ilerlediler. Aslında Kunların kuzeye doğru göçmelerinin sebebi güneyde Karahanlı hükümdarı Togan Han tarafından sıkıştırılarak kuzeye doğru püskürtülmeleridir. Diğer bölgelere uzaklığı açısından boylara bir tür ana kaynaklığı oluşturan kuzeye yönelen Kunlar (Kumanlar), Kimeklerin bir kolu olan ve Tobol, İşim ırmakları arasında oturan Kıpçaklar ile birleşip, Kuman-Kıpçak birliğini meydana getirdiler. Doğudan gelen Kıtan baskısı ve otlak darlığı sebebiyle İtil nehrine doğru ilerlediler (1030) ve Uzları Balkanlara doğru ittiler. 1064 yıllarında Uzları kesin olarak mağlubiyete uğrattıktan sonra Karadeniz’in kuzeyine yerleştiler. Bu tarihten sonra Doğu kaynaklarında Karadeniz’in kuzeyi ve Hazar Denizi’nin kuzeyine Deşt-i Kıpçak denmeye başlandı.

1.1.2        Deşt-i Kıpçak’a İlerleme

Kuman-Kıpçak Karadeniz’in kuzeyine gelir gelmez kendilerinden önceki Peçenek ve Uzların gibi Rus knezleri ile mücadele etmek zorunda kaldılar. İlk çarpışma  Preyeslav knezi Vsevolod ile oldu. Sonuç alınamamış olmalı ki, 1055 yılında iki taraf barış yaptı. Bu sırada Kuman-Kıpçakların başbuğunun “Boluş” olduğunu görmekteyiz. Boluş’tan sonra 1061 yılında, Rus vekayinamelerinde geçen adıyla İskal(Sakal?) adlı başbuğ idaresinde, Kıpçaklar Rusları ağır bir yenilgiye uğrattılar. Daha sonra Rusların Kıpçaklara karşı Peçenek ve Uzları koruması üzerine 1068 yılında Kıpçak orduları tekrar Rus arazisine girip Kiyef yakınındaki Alta Irmağı üzerinde birleşik Rus ordusunu çok ağır bir mağlubiyete uğrattılar. Bu yenilgi neticesinde Kiyef’te karışıklıklar çıktı. Knez İzyaslav Lehistan’a kaçmak zorunda kaldı. Kuman-Kıpçaklar daha sonra Çernigov knezliğine kadar sokuldular. Bundan sonra Rus topraklarına arka arkaya Kuman-Kıpçak hücumlarını görmekteyiz. Bu akınlarda Kuman-Kıpçaklar 1071’de Rostovtsev ve Neyatin bölgesine, 1079’da “Voin” kasabasına, 1080’de ise Novogrod sahasına kadar ilerlediler. Bu sırada Kuman-Kıpçak hakimiyeti Don-Dnyester bölgesi ağırlık merkezi olmak üzere Balkaş-Talas havalisinden Tuna ağzına kadar geniş bir sahayı kaplıyordu. Kafkaslarda Kuban sahası ile kuzeyde İtil Bulgarları ülkesine kadar uzanıyordu. Kuman-Kıpçak akınları 1080-1090 yılları arasında da devam etti. Bu akınlar Rus şehirlerine kadar uzanmakla birlikte, düzenlenmelerinin gerçek sebepleri Rus knezlerinin davetidir. Hatta bazı akınlarda Rus şehirleri dahi yağmalanıyordu. Ayrıca Rus knezleri tahta çıkar çıkmaz, Kuman-Kıpçaklarla barışı korumak için onlara, altın, kumaş ve sürü gönderiyorlardı.

 

1.1.3 Tuna Nehrine Uzanma/ Balkanlarda Akınlar

Bu arada 1087 yılında Peçenek başbuğu Tatuş’un ittifak teklifi üzerine Kumanlar, Tuna Nehrini geçerek Balkanlara doğru ilerlediler. 1090 yılından itibaren Kuman-Kıpçaklar en parlak devirlerine girdiler. Bu sıralarda başlarında çok cesur oldukları vurgulanan  yetenekli başbuğlar vardı (Benek=bonyak, Tugorkan=Tugorhan, Sarıhan=Şaruhan ve Altınoba=Altınopa). Kuman-Kıpçaklar 1091 yılında Bizans ile ittifak yaparak, Peçenekleri imha ettiler. Bu suretle Bizans mutlak bir felaketten kurtulmuş oldu. 1092’de Lehistan üzerine sefer düzenlediler. 1092/1093’ te Bizans arazisinde yağmalarda bulundular. Daha sonra bir grup Kuman-Kıpçak Kapuç adlı bir başbuğ idaresinde Macaristan içlerine kadar sokuldu. 1093 yılında tekrar Kiyef Knezliğine saldırıp, Toreçsk şehrini aldılar.

1.1.4        Rusya Düzlüklerinde Maceralar:

1094 yılında Kuman-Kıpçaklar ile Rus knezleri arasında barış yapıldı. Bu barışın en önemli maddesine göre Kuman-Kıpçak başbuğu Tugorkan’ın kızı ile Kiyef knezi evlenecekti. Bu suretle Karadeniz’in kuzeyinde bir süre barış sağlanacaktı. Fakat bu barış uzun sürmedi. Knez Vladimir Monomah’ın İtler ve Kıtan adlı Kuman-Kıpçak elçilerini ve maiyetindekileri haince öldürmesi üzerine, tekrar Kuman-Kıpçak orduları Rus topraklarına girdi. Hatta başbuğ Benek (Bonyak) bir Pazar akşamı ani olarak Kiyef’e kadar yaklaşıp Knez’in köşkünü yakmıştı(1096). Kıpçaklar, Peçeneklerin daha önce yaptığı gibi Dnyeper(Özü) nehrini esas kabul edip doğusunda ve batısında ayrı iki siyasi birlik oluşturdular. Bu Gök Türk döneminde olduğu gibi sağ ve sol şeklindeydi. Bir tür bozkır örgütlenme biçiminin Karadeniz kuzeyine taşınmasıdır. Don havzasında olana Kara Kıpçak, Dnyeper Dnyester arasındakine Ak Kıpçak yurdu adı verilmişti. Doğudaki Kıpçak yurdunun sınırları çok geniş olup, İdil Bulgar ülkesine yani Kama Irmağına kadar uzanırdı. Burada yaşayan Fin Ugor kökenli Burtaslar Kıpçaklara bağlanmışlardı.

Diğer başbuğ Tugor Han ise Pereslavl şehrine hücum etti. Fakat şehre yardım için gelen Rus knezleri Tugor Han’ı yenerek öldürdüler(1096). Bu arada damadı (Svyatopolk), Tugor Han’ı cesedini  Kiyef’e götürerek merasimle gömdü. Kuman-Kıpçaklar derhal bu yenilginin acısını ani bir baskınla aldılar. Başbuğ Küre, Kiyef şehrine kadar geldi. O zamanki vekayinameyi yazan vak’anüvisin bulunduğu manastıra kadar giren Küre, son derece değeri yüksek bütün eşyaları götürdü.

Daha sonraki yıllarda Kiyef ve Çernigov Knezlerinin Kuman başbuğlarının kızı ile evlendiğini görmekteyiz. Bundan sonra kısa bir müddet barış dönemi yaşandı. Volınya knezi David İgoroviç, Kuman-Kıpçaklarla ittifak yaparak 1099’da Macarlara karşı sefere çıktı. Macarlar, ağır bir zayiata uğratıldı. Arkasından Ruslar ile Kuman-Kıpçaklar arasında “Sakov” barışı yapıldı. Fakat bu barış da kısa sürdü ve Kiyef knezi Svyatopolk 1103’te Kuman-Kıpçakları Suteni nehri kıyısında ani bir baskınla yendi. Çarpışmalar esnasında 20 kadar Kuman beyinin öldüğü bildirilmektedir. Bu mağlubiyetin de acısını unutmayan Kuman-Kıpçaklar, arka arkaya üç yıl Rus topraklarına akın yaptılar ve pek çok ganimet aldılar. Kiyef ve Pereyeslav çevreleri tamamen yıkıldı.

1110’lu yıllarda kabiliyetli başbuğlarını (Tugor Han, Şaru Han, Bonyak/Benek) birer birer kaybeden Kumanlar, artık zayıflamaya başlamıştı. Şaru Han’ın yerine geçen oğlu Otrok (=Atrak) kızını Gürcü Kralı II. David’e verdi. Kiyef knezi Svyatopolk 1113’te ölünce oğlu Vladimir Monomah yerine geçti. Bu sırada Rus knezi Vladimir Monomach, Kuman-Kıpçak topraklarına taarruza başlamıştı. Rus knezlerinin Kuman topraklarına saldırıları 1116 yılında da sürdü. Başbuğ Otrok, bu baskıya dayanamayarak 1118 yılında damadı II. David’in yanına gitti. Bu sırada Kafkaslarda birleşen Kuman-Kıpçak orduları, Anadolu Selçuklularını Kafkaslara doğru ilerlemesini durdurdu. Daha sonra bu ordular Şirvan, İran, Ermenistan’a başarılı seferler düzenlediler.

1150’yi takip eden yıllarda Dnyeper bölgesindeki Kumanlar tekrar kuvvetlendi ve Rus arazisini akınlara başladı. Hatta 1154’deki akında Çernigov knezini esir aldılar ve büyük hediyeler, fidye karşılığında tekrar serbest bıraktılar. Bu akınlarda Peryeslav Çernigov ve Novgorod-seversk knezlikleri büyük zarar gördüğü için ahalisi kuzeye Suzdal bölgesine göç etti.

1170 yılında Kumanların başında Konçak ve Kobyak (Köpek-Kebek) adlı başbuğları vardı. Bu başbuğların idaresinde Kuman-Kıpçaklar, Peresyeslav knezliğine akınlar yaptılar (1177-1179). Fakat 1184’de Knez Svyatoslav idaresindeki Rus ordularına mağlup olup 7.000 esir verdiler.  Esirler arasında mancınık benzeri ateşli silah ustası bir Müslüman ustanında bulunması ilginçtir. Kuman-Kıpçaklar, bu mağlubiyete de karşılık vermekte gecikmediler. 1185 baharında Novgorod-Seversk knezi İgor kumandasındaki birleşik Rus ordusunu aşağı Don nehrine bağlı Kayalı ırmağı kıyısında kuşatarak imha ettiler. Başbuğ Konçek (Konçak)’in idare ettiği bu savaşta prens İgor dahil Rus ordusundaki knezleri hepsi yakalandı. Fakat Prens İgor, sonradan kaçmayı başardı. Rus milli destanı olup “Slovo o polku İgoreve”nin konusu bu 1185 muharebesidir. Bu İgor destanında seferin ayrıntıları, kahramanlık, üzüntü ve İgor’un karısının feryatları kısaca anlatılmıştır. Rus kültürü oluşmaya başladığı ilk devirlerden itibaren bozkırda yaşayan Türk kökenli halkların etkisi altında kalmıştır. Özellikle sosyal ve siyasi örgütlenmede Türk etkisi görülmektedir. Bu etkileme destanlara da yansımıştır. İgor Destan’ında din, madencilik, savaş tekniği, donatım ve benzeri yönlerden Ruslar üzerindeki Türk tesiri açıkça fark edilmektedir.

 

1.1.5        Harezmşahlarla Kıpçaklar:

  1. yy.dan itibaren Doğu Avrupa’da artık siyasi bir Kuman-Kıpçak üstünlüğü söz konusu değildi. Karadeniz’in kuzeyindeki Kuman-Kıpçakların çoğu çevredeki şehirlere yerleşerek ticarete başladı. Doğudakiler ise Kıpçak, Kanglı, Yimek, Uran ve benzeri adlar altına yaşarken Harezmşahlar devleti ile temas kurdular. Daha sonra bu devletle ilişkilerini geliştirerek Harezmşah ordusunda önemli görevler aldılar. Bu devletin hükümdarı Alaeddin Tekiş(1172-1200) bir Kıpçak prensesiyle evlenmişti.  Harezmşah ordusuna Kıpçak gençlerinin akını çok fazla olmuş, büyük kısmı Kıpçaklardan teşkil edilir hale gelmişti.  Moğol istilası sırasında onların karşısına çıkarılan Harezmşah ordusunun Kıpçak askerleri tarafından meydana geldiği ve bu ordunun neredeyse tamamen yok edildiği bilinmektedir.

 

1.1.6  Moğollara karşı:

Moğol istilası zamanında Harezmşah ordusunun tamamını teşkil eden Kuman-Kıpçakların kendi ülkeleri, yani Deşt-i Kıpçak’ta Moğol istilasından kurtulamadı. 1220 yılındaki bu Moğol istilasından sonra 1226 yılında Kırım’daki Suğdak limanını Anadolu Selçukluları ele geçirdi. Bu nedenle Kuman-Kıpçaklar büyük iktisadi sıkıntıya düştüler. Yine aynı sırada doğudan Moğol felaketi geliyordu. Cebe ile Subitay komutasındaki Moğol ordusuna Ruslarla birleştikleri halde yenildiler. Arkasından Cengiz’in torunu Batu, İtil Bulgar’ı üzerine yürüdükten sonra Deşt-i Kıpçak içlerine kadar ilerledi. Daha sonra Don-Donetz nehirleri arasında yapılan savaşta Kuman-Kıpçak Başbuğu Körten’i yendi. Bu yenilgiden sonra Başbuğ Körten Macaristan’a iltica ederken ahalinin bir kısmı İtil Bulgarlar’ının yanına göç etti. Bundan sonra Bulgar ülkesinde Kıpçak Türkçesi Bulgar lehçesinin yerini aldı (1239). 1256’da bu bölgede Altınorda Devleti kurulunca da Deşt-i Kıpçak tabiri uzun bir müddet kullanıldı.

1221’de Ruslarla Kuman-Kıpçaklar işbirliği yaparak Kırım’daki Suğdak limanına hücum ettiler. Diğer taraftan Kırım yarım adasında çok sayıda Kuman-Kıpçak yerleşik hayata geçmiştir. Üstelik bölgenin coğrafi konumu gereği ticarete dahi başladıkları bilinmektedir.  Bu şehir daha sonra Türkiye Selçuklular tarafından zapt edildi.

Codex Cumanicus:

Kırım’da 1303 tarihinde yazılan Codex  Cumanicus adlı Latince-Kıpçakça-farsça sözlük Türk dilinin tarihi açısından eşsiz bir hazine durumundadır. Cenovalı ve Venedikli  tacirler ve misyonerler tarafından meydana getirilmiştir. Kıpçak dilina ait bazı gramer kuralları, incilden tercümeler ve bazı katolik ilahilerinin Kıpçakça tercümeleri vardır. Ayrıca Kuman-Kıpçak kültür hayatına dair önemli bilgiler de bulunmaktadır. Söz gelimi Türkçe şehir hayatına, inşaata, mimariye, ev eşyasına, çeşitli yemeklere, demircilik ve madenciliğe okul ve yazı işlerine, musiki, san’at ve eğlencelere, devlet yönetimine, elbiselere, mücevherata, tıbba, tatlılara, hesap işlerine, kokulu şeylere, taşıt işlerine ait ilgi çekici bilgiler kaydedilmiştir.

1.1.7  Orta Doğu’da

Kuman-Kıpçaklar 13 yy.dan itibaren, gittikçe daralan maddi imkanları ve dağınık olmaları sebebiyle iyice kuvvetten düştüler. Arkasından kıtlıklar ve hayvan hastalıklarının üst üste gelmesi Kuman-Kıpçaklar’ın gürbüz çocuklarını para karşılığında daha zengin ülkelere göndermelerine yol açtı. Kuman-Kıpçakların çocuklarını gönderdiği ülkelerden birisi de Mısır’daki Eyyübi devleti idi. Birçok Kıpçak delikanlısı Mısır’a giderek Eyyubi devletinin hizmetine girdi. 1250’de İzzeddin Ay-Beg’in Mısır’da Sultan ilan edilmesiyle devlet yönetimi Kuman-Kıpçaklar’ın eline geçti. Bundan sonra Sultan Kotuz, daha sonra Beybars başa geçti. Sultan Beybars kudretli bir asker olmakla birlikte, aynı zamanda iyi bir devlet adamı idi. Moğolları Suriye’den uzaklaştırmak gibi önemli işler yaptı(Ayn-ı Calut Savaşı 1260). Yerine geçen oğlu Sultan Kalavun’da Kıpçak idi.  Belki kendilerinin geldikleri ülke olduğundan dolayı Mısır Memlukluları en yakın ilişkiyi Altın ordu devltiyle kurmuşlardır.

1279-1290 yılları arasında hüküm süren Sultan Kalavun’da Ermeni, Frank ve Moğol birleşik ordularını yenerek zamanının en büyük İslam hükümdarı oldu. 1382 yılına kadar, bu devlet Türk devleti (Ed-Devlet-üt Türkiye veya Devlet’ül Etrak) diye anıldı. Çoğunluğu Arapça konuşan yerli halkın dışında kalanlar için genel dil Türkçe ve kültür Türk kültürü idi. Kıpçak Türkçesi ile yazılmış çok sayıda eser günümüze kadar gelebilmiştir.

1.1.8   Hind’de

Hindistan Delhi Türk Sultanlığında ikinci hükümdar sülalesinin kurucusu, Uluğ Han’da (Sultan Balaban) (1266-1286) Kıpçak büyüklerinden idi.  Aslen memluk olan Balaban daha sonra devlet mekanizmasında yükselmiş, kendisinden önceki Aybek(1206-1210) ve İletmiş(1211-1236) gibi hükümdarlık tahtına oturmuştur. Balaban yaptığı reformlar ile sultanlığı sağlam temeller üzerine oturtarak üzerine aldığı saltanatı devam ettirdi.  İslam dünyasının diğer bölgeleri ile ilişkiler kuvvetlendirildi.  Zaten yerine geçtiği İletmiş, Abbasi halifesi El-Muntasır’dan  resmen hükümdarlığının tanındığını  belirten belge (menşuru) almıştı. Moğolların önünden kaçan Maveraünnehir ve İranlı alimlerden faydalanmıştı. Bu hanedan yerini 1290’da  bölgeye gelen Halaç  Türklerine bırakmıştır.

1.1.9  Kafkaslarda

Kuman-Kıpçaklar, Karadeniz’in kuzeyinde Rusların güneye inmesini önlemekten başka, Dağıstan havalisini, Terek boyunu ve benzeri bölgelerin kesin olarak Türkleşmesini sağlamışlardır. Gürcü kralı II.David’in Kuman kökenli eşi güzelliği ile meşhur olmuştu. Kuman-Kıpçakların ağırlıklı bir grubu Kafkasların kuzeyindeki Kuban ırmağı civarında yaşıyordu. Bunlar daha sonra  Kafkasları aşarak Doğu Anadolu’ya kadar gelmişlerdir. Ruslar  Kuman-Kıpçaklardan Otrok(Atrak) liderliğinde bir grubu  yenerek, onun Gürcü kralının himayesine girmesine yol açtılar.  1118’de damadı Gürcü kralının daveti üzerine onun ülkesine gitti. Gürcü kralı da Kuman-Kıpçaklardan 40 bin kişilik ordu meydana getirdi. Bu ordudan oldukça üst düzeyde faydalanan Gürcüler, Anadolu Selçuklularının saldırılarını önleyebildiler. 1125’te knez Monomah  ölünce Atrak ülkesine geri dönmüştür. Ne var ki Gürcüstan’a giden Kuman-Kıpçakların bir kısmı geri dönmeyerek orada kalmışlar, daha sonra Çıldır Gölü etrafı başta olmak üzere Doğu Anadolu’ya geldiler.

1.1.10 Balkanlarda Siyasi Kalıntılar:

Kuman-Kıpçaklar çok önceleri Avarlar’ın yaptığı gibi, Kuman-Kıpçaklar’da Slavlaşmış Bulgarlar üzerinde büyük tesirler yapmışlardır. Kuman-Kıpçaklar Bulgarlar’ın istiklal mücadelelerine katıldıktan sonra Romenler’in teşkilatlanmasında karışmışlardır. Hatta Çar Asen’in Kuman-Kıpçak olduğu da ileri sürülmüştür. Bu arada Romanya’da yaşayan Gagauzlar’ın Uzlar’ın devamı olduğu ileri sürülmekte fakat bir kısım araştırıcılar ise Bizans’a sığınan Keykavus’a bağlı Türkmen birlikleri olduklarını iddia etmektedir.

Bugün Romanya’da yaşayan ve açık sarı saçları ve mavi gözleri ile diğer topluluklardan ayrılan “Çango”ların Kumanlar’dan geldiği ileri sürülmektedir. Bu arada 1223’te Kalka savaşında Moğollar’a yenilen Kuman-Kıpçaklar’ın başbuğu Borç Han’a bağlı kütleler, Kuzey doğu Romanya’da (Cumaia) Hristiyanlığı kabul edip, piskoposluk kurmuşlar, daha sonra Macaristan’a Tuna-Tissa arasına yerleşmişlerdir. Bundan dolayı bazı şehirler (Kiskunsag, Nagy Kunsag-küçük ve büyük Kumanlar, Debrecen ve Kartsag şehirleri) onların hatıralarıdır. Ayrıca Macar dilinde mevcud Orta Türkçe devrine ait sözler Kuman-Kıpçakça’ya aittir

1330’lu yıllarda oluşumu gerçekleşen  eden Romen devletinin Kuman-Kıpçak unsuruna dayandığı ve Tok-Temir oğlu Basar-aba tarafından kurulduğunu söylemek gerekir. Bu yüzden, bugün hala Romanya’nın kuzeyi Basarabya bölgesi olarak tanınmaktadır. Bundan başka Dobruca’da kurulan küçük bir devleti de Kuman-Kıpçaklar’a bağlamak gerekir. Bir yandan Bizans imparatoriçesi Anna’nın yardım istediği Başbuğ Balika’nın oğlu Dobrotiç (Dobruca) 1354 yılından itibaren, bu bölgenin hakimi olarak 1385’e kadar mühim rol oynamıştır. Dobrotiç’in oğlu İvanko zamanında bu devlet 1417 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır.

Dnyeper nehrinin batısında yaşayan Kuman-Kıpçaklar, doğudakilere göre daha sakin hayat sürdükleri anlaşılmaktadır. Bunların büyük kısmı Macaristan’a gidip Macar krallarının ordusunda yer aldılar. Özellikle süvari kuvvetlerini oluşturuyorlardı. 1132’de Çek kralı, Alman İmparatoruna İtalya seferi sırasında yardımcı olmak için Kuman-Kıpçaklardan temin ettiği bir orduyu yollamıştı.  Yaklaşık 70 yıl sonra IV.Otto’nun Türingye’deki ordusu arasında da Kuman-Kıpçaklar vardı.

Orta Asya içlerinden Macaristan ovalarına kadar yayılmış olan Kuman-Kıpçakların dilleri de Türkçe içinde mühim bir yer tutar. Türk dil bilimcilerine göre tarihi süreç içinde Türkçe’nin Orta Türkçe bölümünü Kuman-Kıpçaklar’ın konuştuğu dil oluşturur. Ayrıca Kuman-Kıpçakça’nın en mühim hatırası olan ve 1303 yılında Kırım’da İtalyan tüccar ve misyonerleri tarafından yazılan Latince-Farsça-Kuman-Kıpçakça yazılan sözlük ve gramer kitabından bahsetmek gerekir. Bu sözlük 2500 Kumanca kelime ihtiva etmekte ve İncil’de tercümeler ile bazı Katolik ilahileri bulunmaktadır. Ayrıca, bu sözlükte Kıpçak dilinde bulunan şehir hayatına, inşaata, mimariye, şehir hayatındaki ev eşyalarına, çeşitli yemek adları, madenciliğe mektep ve yazı işlerine, musiki, san’at ve eğlencelere, devlet idaresine, elbiselere, mücevherata, ilaçlara, kokulu şeylere ve ticaret emtiasına ait terimlere rastlanmaktadır.